Bilgi Toplumunda Finansal Faktörler ve Finansal Okuryazarlık

Sanayi devriminden sonra, artan kentleşme, toplumsal yapıdaki değişmeler ve finansal değerlere farklı anlamlar yüklenmesi bilgi toplumuna geçiş sürecine ivme kazandırmıştır.
Entelektüel güçlerin disiplinli olarak gelişim göstermesi ile bilgi demokratikleşmiş, aydınlanan halk daha fazla enformasyonla daha rasyonel tercihler yapmaya başlamıştır.
Bu aydınlanma diğer kültürel ögelerle beraber finansal konularda da yaşanmıştır. Özellikle sanayi devrimi sonucunda yoğun bir emek üretim sürecine giren toplum, ürettiğinin karşılığını alamama sonucu tatminsizlik, mutsuzluk ve yabancılaşma yaşamaya başlamıştır.
Bilginin evrensel ölçekte yayılması ile sanayi devrimi ile oluşan ulus devlet mantığı da yıkılmış ve küresel sınırlar ortadan kalkmaya başlamıştır.
Sanayi toplumunda, üretim aşamasında son derede keskin bir iş bölümü ve uzmanlaşma varken, bilgi toplumunda tüm ticari süreçler daha kompleks bir yapıya sahiptir.
Bilgi toplumunda artan bireyselleşme ve postmodernite gerçeği kişileri finansal anlamda özgür kılmakta, beşeri sermayeyi ön plana çıkarmakta, ekonomik faaliyetlere uzun vadeli yön vermektedir.
Finansal bilgilere sahip olma, bilgileri kullanabilme, yönetebilme, ekonomik riskleri okuyabilmek yetisi kazanan birey tasarruf ve yatırım eğilimlerini de buna göre kanalize etmeye başlamıştır. Özellikle günümüzde de gelişmiş Avrupa ülkelerine baktığımızda, kişilerin finansal okuryazar olduklarını, en basit haliyle bile bütçe yaptıklarını, para yönetimi yapabildiklerini, hanelerine ve topluma katkı sağladıklarını görebilmekteyiz.
Finansal okuryazarlık konusunda gelişmiş toplumlar, diğer toplumların aksine parayı bir tüketim aracı olarak değil, bir üretim aracı olarak görmektedir. Parayı işletebilmekte, hayat boyu karşılaşabilecekleri riskleri minimize edebilmektedir.
Bilgi ve iletişim teknolojilerinin bu denli gelişmiş olduğu yıllarda, finansal anlamda da yetkinlik kazanabilmek çok önemli ve gereklidir. Aksi halde, yalnızca bilgiyi, teknolojiyi ve finans kaynaklarını tüketen, üretimden uzak bir ülke olmak kaçınılmaz olacaktır.